9.11.2008

...

Seven, sevileni Tanrısallaştırmıştır. Sevenin ondan başka hiçbir varlığım yokken deyişi bu nedenledir. Sevileni var etmek dolaysız bir ilişkinin ve bilinç sayesinde bilinçten arınmış sevginin ürünüdür. Sevilen bu haliyle katıksız sevendir. Sevilenin başka sevenlerinin olmasını anlamanın olanağı bu nedenle yoktur çünkü seven ‘ben’, sevilen ‘ben’de kendinden başka kimseyi görmez aslında. Dolayısıyla, bilinç bu anlamıyla ortadan kalkmış, sevilen ‘ben’ seven’in özneliği olmuştur. Sevilenin sevenin varlığında ‘var olması’ yani seveninde sevileninde aynı öz(ne)de olması bu nedenledir.
Sevilenin başka birileri tarafından sevilmeye başlaması, sevilenin seven özneye denk var oluşundan çıkıp nesneleşmiş (şeyleşmiş) olması demektir. Bu da sevmeyi bilinçe indirgemektir. Bilincin karşısında olan her ‘şey’ gibi sevilende nesneleşmiştir; ancak sevilenin ‘şey’ olma durumu, sevileni seven ‘diğer’lerinin varlığından ileri gelmektedir. Bu ‘şey’leştirme durumu, bilincin seven ve sevilene dışsal ‘şey’lere farkındalığıyla çakışıktır. Sevme durumundayken dışsal farkındalıklara kapalı olan sevenin bu çakışmayı farketmesiyle, diğer sevme durumlarını olanaksız bulmasıda doğal olarak olanaktır, olanaklıdır. Sevilenin temsili dışarda değil sevendedir, aslında sevende zaten solipsisttir. Sevilen sevendir; seven için, sevileni seven diğerlerinin varlıklarının mümkün olmayışı işte bu nedenledir. Aslında Tanrı'nın ve Tanrısallaşmış sevilenin varlığı gibi, sevileni seven diğer sevenlerin olamayacak oluşuda solipsist sevenin Descartes'çı işgüzarlığındandır.

Hiç yorum yok: